
Kin ve öfke, insanın samimi bir dostluğu, sevgi ve karşılıklı anlayışı yaşamasını engeller.
Kin ve öfke, insanın samimi bir dostluğu, sevgi ve karşılıklı anlayışı yaşamasını engeller. Böyle insanlar hep yalnız, dostsuz olurlar. Yalnız ve dostu olmayan bir insanın ise, mutlu olması, nimetlerden zevk alması imkansızdır. İnsan, dostluklardan, sevgiden, muhabbetten, sevincini birileriyle paylaşmaktan, güveneceği insanlarla birlikte olmaktan zevk alacak şekilde yaratılmıştır. Yalnızlık, dostsuzluk insanın fıtratına aykırı olduğu için, insanı bunaltır, sıkıntıya düşürür. Her ne kadar bazı insanlar yalnızlıktan zevk aldıklarını, kimseyi sevmediklerini, sadece kendilerini sevdiklerini ve bu şekilde rahat ettiklerini söyleseler de, bunda samimi değildirler. Onlar sadece insanlara olan kinlerinden dolayı veya gerçekten dost edinebilecekleri birilerini bulamadıkları için mutlu değildirler. Sadece insanlara mutlu görünmek için bunları söylerler. Dost edinemeyen insanların, çaresizlikten sadece kedilerini, köpeklerini, kuşlarını dost edinmelerinin, onlara son derece düşkün hale gelmelerinin, hatta bir insanla konuşur gibi onlarla konuşmaya başlamalarının altında yatan nedenlerden biri budur. Kin ve öfke, insanın fıtratına aykırıdır ve insanı yalnızlığa, mutsuzluğa ve çaresizliğe sürükler.
Öfkeden Kurtulmanın Yolu Tevekkül ve Teslimiyettir
Müslümanın olaylara olan bakış açısı tamamen farklıdır. Dışarıdan, yüzeysel bir gözle bakıldığında aksilik gibi görünen tüm olayları Allah’ın kaderde yarattığını, daha kendisi doğmadan kaderinde o yaşayacağı olayın en ince ayrıntısına kadar planlandığını bilir. Allah her insanın karşısına çıkan olayları, o kişi için özel olarak yaratmakta, onun sabrını, tahammül gücünü, tevekkülünü ve zor anlarda Kuran ahlakına uygun bir tutum gösterip göstermeyeceğini denemektedir. Bunun şuurunda olan bir Müslüman, o olayın kaderinde yaratıldığını bilir ve hayırlı yönleri görmeye çalışır. Her ne kadar her olayın sebebi başka olaylar gibi görünse de, aslında tümü Yüce Allah’ın kontrolünde işlemektedir. İşte burada müminin göstereceği ahlakın, iman etmeyen bir kişinin ahlakından farkı ortaya çıkmaktadır. Mümin böyle olaylar karşısında gerilip, sinirlenmez, fiziksel olarak zorlandığı olaylar ile karşılaşsa bile, Allah’ın yarattığını bildiği için, Allah’a güvenir, daima en güzel tepkiyi, en güzel cevabı verir. Kalbi daima mutmain ve huzurludur.
Olaylardaki hayır ve hikmetleri düşünüp, Yüce Rabbimiz Allah’ın kendisinden en razı olacağı, en beğeneceğini umduğu ahlakı göstermeye gayret eder. Allah, Kuran’ın bir ayetinde Müslümanın öfkesini Allah rızası için yendiğini şöyle bildirmektedir:
“Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran Suresi, 134)
SONUÇ: Cennette Kin ve Öfkenin Yeri Yoktur
Kuran’da, “Oraya esenlikle ve güvenlikle girin. Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar.” (Hicr Suresi, 46-47) ayetleriyle bildirildiği gibi, cennette kin ve öfkenin yeri yoktur. Dolayısıyla Allah’tan cennet yurdunu uman bir müminin de dünyada bu kötü ahlaktan sakınması gerekmektedir.
Öfkenin Sağlık Üzerindeki Olumsuz Etkileri
Uzmanlar öfkenin kaygı ve depresyona yol açtığını belirtmekte, insan ilişkilerini bozarak öfkelenen kişide zihinsel ve fiziksel problemlere de yol açtığını ifade etmektedirler. İnsanın bir olayı ya da bir kişiyi affetmemesi, öfke ve düşmanlık duyması, kişinin üzerinde psikolojik bir baskı oluşturur. Bu baskı ise zamanla kalp basıncının artmasına, kalp hastalıklarına sebep olan hormonal değişikliklere, nörolojik bozukluklara ve hafıza kayıplarına ve hatta intihara neden olur.
Yapılan bir araştırma, affetmemek, kin .öfke gibi negatif duygular besleyen kişilerin “kortizol hormonu” seviyesinin arttığını ortaya çıkarmıştır. Bu hormonun artması bağışıklık sistemi bozuklukları başta olmak üzere, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hastalıklara sebep olmaktadır.
Öfkenin yol açtığı fiziksel ve ruhsal problemler arasında;
• Baş ağrıları,
• Mide rahatsızlıkları,
• Solunum problemleri,
• Cilt problemleri,
• Böbrek fonksiyonlarında problemler,
• Artirit,
• Sinir sistemi rahatsızlıkları,
• Dolaşım sorunları,
• Var olan fiziksel rahatsızlıkların kötüleşmesi,
• Duygusal rahatsızlıklar ve intihar sayılabilir.
İyilikle, huzuru bozmadan halledilebilecek bir sorunun gerilim ve öfke ile çözülmeye çalışıldığı bir toplumda gerçek mutluluğun ve huzurun yaşanması pek mümkün değildir. Ayrıca bir anlık öfke ile yapılan hareketin fayda yerine zarar verdiği ve ardından da pişmanlık getirdiği ortadadır. Bazı insanların hayatlarının geneline etki eden bu sıkıntılı ve gergin ruh halinden ve ardından gelen gizli azaplardan kurtulabilmenin tek çözümü ise, Rabbimiz’in sonsuz evvelde yaratıp, bizler için en güzelini dilediği kadere samimi bir kalple iman etmektir.
Öfke Müminleri Adaletten Alıkoymaz
Öfke, insanlara karşı yapılan haksızlıklara, adaletsizliklere, (Allah’ı tenzih ederiz) Allah’a ve din ahlakına karşı gösterilen düşmanlıklara, zulümlere karşı müminlerin sorumluluk ve hamiyet hislerini uyaran, harekete geçiren bir duygudur. Fakat müminin hamiyet hislerinin harekete geçmesi her zaman, akıl, itidal ve güzel ahlak çerçevesinde gerçekleşir. Hiçbir zaman mümini adalet ve merhametten uzaklaştırmaz. Mümin öfkesine kapılıp haksızlığa karşı haksızlık, zulme karşı zulümle cevap vermez, adaletsizliğe sapmaz. Yüce Allah bir Kuran ayetinde bu ahlak özelliğinin önemini şöyle bildirmiştir:
“… Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Teğabün Suresi, 14)